“Yeni Bir Çözüm Süreci Mümkün mü?”: Arınç, Çetin ve Kışanak’tan Barış Mesajları

Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, katıldığı bir konferansta yaptığı konuşmada, “barış” kavramının yalnızca belli bir siyasi görüşe ait olmadığını vurgulayarak, herkesin barıştan bahsetme ve çözüm arayışı yürütme hakkı olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin yıllardır çözüm bekleyen güvenlik ve toplumsal sorunlarına dikkat çeken Arınç, “Barıştan ya da bu ülkenin kronikleşmiş sorunundan kim bahsederse, çözüm için herkesin elindeki taşı ortaya koyması, olumlu bir adım atması gerekir,” ifadelerini kullandı. Terör devam ettikçe mücadelenin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Arınç, buna karşın kalıcı çözüm için yeni bir sürece ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

“Eğer yeniden bir çözüm sürecine girilecekse, bu süreç mutlaka şeffaf, kamuoyu önünde ve Meclis denetiminde yürütülmeli. Başında kim olursa olsun, yasama organının sürece dahil olması çok önemlidir.”

Hikmet Çetin: “Parlamento Devreye Girmeli, Eşit Temsiliyet Şart”
Konferansta söz alan bir diğer önemli isim, eski Dışişleri Bakanı ve TBMM Başkanı Hikmet Çetin oldu. Türkiye’nin ortak tarih, inanç ve birlikte yaşama kültüründen gelen avantajlara sahip olduğunu vurgulayan Çetin, bu değerlerin toplumsal uzlaşı için güçlü bir zemin sunduğunu belirtti.

Çetin, çözüm sürecinin kurumsal temellere oturması gerektiğini savunarak şu ifadeleri kullandı:

“Parlamento bu meseleyi sahiplenmeli. Her siyasi partinin eşit temsil edildiği bir komisyon kurulmalı. Vekil sayısına göre değil; eşit, tarafsız ve objektif temsile dayalı bir yapı şart. Aksi halde toplumsal güven inşa edilemez.”

Gültan Kışanak: “Toplum Masaya Davet Edilmeli”
Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ise çözüm arayışlarının yalnızca siyasal elitler arasında yürütülmemesi gerektiğini, halkın doğrudan sürece dahil edilmesinin elzem olduğunu söyledi. Meclis komisyonlarının görev tanımının açık olması gerektiğini vurgulayan Kışanak, daha kapsayıcı bir yapı önerdi:

“Çözüm sürecini sadece Meclis çatısına sıkıştırmak eksik olur. Farklı toplumsal kesimler, kimlikler ve siyasi görüşlere sahip bireyler bu sürecin parçası olmalı. Türkiye’nin farklı bölgelerinde müzakere masaları kurulmalı. Toplum, çözümün sadece muhatabı değil, aynı zamanda ortağı olmalı.”

“Yeni Bir Fırsat Penceresi mi Açılıyor?”
Konferansta öne çıkan ortak görüş, Türkiye’nin terör ve toplumsal barış sorunlarının çözümünde tek taraflı, dar siyasi yaklaşımların yetersiz kaldığı yönündeydi. Konuşmacılar, geçmiş çözüm süreçlerinden farklı olarak, daha şeffaf, kurumsallaşmış ve halkın doğrudan katılımına açık bir yöntem benimsenmesi gerektiğini vurguladı.

Uzmanlar, siyasi irade ile toplumsal desteğin birleşmesi halinde, Türkiye’nin kalıcı barışa giden kapıyı yeniden aralayabileceği görüşünde. Ancak bunun için tüm tarafların kapsayıcı, açık ve cesur bir tavır sergilemesi gerektiği ifade ediliyor.